Günün başlamasına iki üç saat vardı uyandığında. Yani daha gece. Pek adeti değildi ama kalkmıştı o gün. Mahzun ve buruk bir kalbi neyle sarıp sarmalayacağım düşüncesi ile uyku alemine geçiş yapmıştı beş saat öncesi.
Mutfakta bir şeyler atıştırıp salona geçti. Camdan dışarı baktığında tatlı uykusunu tamamen alıp götürecek bir şey vardı. Uzuun yıllar öncesine ışınlandı birden.
Daha bir kaç gün önce on iki aydan dördünü (aralık, ocak, şubat,mart) hiç sevmediğini, elinde bir güç olsa bu ayları kaldıracağını söyler dururdu ama şimdi camın önüne oturup büyülenmiş gibi manzarayı izliyordu.
Onu oraya adeta mıhlayan, sokak lambasının ışığıyla ne kadar da yoğun yağdığı belli olan kardı.
Ve bu manzaranın onu ışınladığı sahne hep aynı idi.
O sahne... ve ardından o yıllardaki yüzlerce yaşanmışlık da perdenin aralanması ile resmi geçide başlardı hep.
Yıllar öncesinin kış ramazanları... Sahurdan sonra yatan büyüklerin aksine, bir odaya doluşup, yağan lapa lapa karı sokak lambasında izleyerek sohbet eden evin küçükleri. Ve çocukların sesinden rahatsız olup daha yatmadınız mı siz diyen büyükanne.
O zamanlar bu ikazlar yanlış yapıyormuşuz hissi uyandırırdı onda. Onlarda büyüklerin yaptığı gibi uyumalıydı herhalde.
Ama şimdi anlıyor ki lezzeti kırk yıl da geçse damakta kalacak şekerler yiyorlarmış o an. Muhabbetin en hası, en samimisi, en damakta kalanı...
İnsana verilen en güzel nimetlerden biri de aynı frekansı tutturabildiğin kardeşlerinin var olması dedi içinden. O yaşlarda anne babanın şefkati, koruyuculuğu ve rehberliğine ihtiyaç duyardı çocuklar. Onlarla sohbet arkadaşı olmak için yılların geçmesi lazımdı. Ama kardeşler candı, en güzel sohbet arkadaşıydı insana.
Yıl 2018... Acaba aralık ayını da en sevdiği ayların içine dahil etmeli miydi...
Yaza olan muhabbeti tamamen teknik konularla alakalıydı. Ruhunu coşturan aylar ve sahneler ise ilkbaharla sonbaharda gizliydi. Sevmediği kış aylarının onu cezbeden tek yönü lamba ışığında yağan karı izlemekti.
İzledi yine... Boğazındaki yumruya, gözündeki yaşa engel olamadan dakikalarca izledi...
Kışın bunca haşinliği arasında insanı şefkatle kucaklamak, gönlünü almak gibi bir hadiseydi şu manzaranın varlığı. Aynen yorucu ve sıkıntılı bir mayıs günü, yağan yağmurun ardından tüm netlik ve berraklığıyla aniden insanın karşısına çıkıp gözünün içini güldürmeyi başaran tam daire gökkuşağı gibi.
Bir güç var dedi. O an bütün benliği ile hissetmişti. Ummadığı bir anda, hiç sevmiyorum dediği bir ayda, yüreğinin sıkıldığı bir gecede, o an insanın aklının ucundan dahi geçmeyen kocaman bir sahne kurup, tabak tabak şekerler ikram ediyordu. Tıpkı yıllar öncekilerle aynı tatta.
Bir saattir karşısında kurulan bu sahneyi izliyordu hiç sıkılmadan. Bilakis rahatlayarak. Boğazı rahatladı. Kalbi ferahladı.
Kalbine mucize bir merhem sürüldü sanki, bir saatin içinde sarıldı sarmalandı ve rahatladı. Halbuki dünden beri bildiği teorik bilgileri zihninden geçirip kendine telkin veriyordu ama olmuyordu bir türlü o rahatlama hali.
Yıllar... Ne çok şeyi değiştiriyordu. Hayatlarımızı, hissiyatlarımızı. Gençlerin beli bükülüyor, çocuklar ise yetişkinlerin işi çok ama zamanı az olan koşuşturmacalı boyutuna ışınlanıyorlardı. Ama yaşlanınca o boyuttan çıkıp etrafı merak etmeye başlayacaklardı tekrar. Sanırım zaman kavramı bir çocuklukta bir de ihtiyarlıkta genişliyor diye geçirdi zihninden.
Var olanlar gidiyor, olmayanlar geliyor. Binlerce faklı cilve...Sayfalar kapanıyor, sayfalar açılıyor. Ama iyi ki bazı şeyler hiç değişmiyordu. İyi ki sokak lambalarının ışığında yağan kar manzarası hep aynıydı.
Hissettiğimiz O güç de hep aynıydı. Ve en güzeli ama en güzeli yaşadığımız her ana ve her hissiyatımıza ortak olması diye düşündü. Yirmi otuz sene sonrası (bu diyarda ya da başka diyarda) hayatımızda kimlerin olup kimlerin olmayacağı bize meçhuldü ama ontolojik güvenin zirvesi denilebilecek şu his insana kafiydi; umulmadık anlarda, umulmadık sahnelerle yaralarımıza merhem süren O güç o zamanda da var olacak.
Yıl tekrar 2018...
O tatlı gece manzarası hiç bitmesin istedi ama gün ağarırken yapılacak işler için kalktı oturduğu yerden. Mucize merhemin gününe güç katan etkisi ile başladı yeni güne. Ferahlayarak ve mutmain bir kalple...
Cok guzel....
YanıtlaSilHesabima kaydettigim yaziyi klasorleri incelerken yeniden okudum.Tekrar cok guzel deme ihtiyaci duydum.Tam bu yaslarda hissedilen seyler.Cok da arayi acmayin hizli mecralara yonelip:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, yorumunuzu aylar sonrası bugün gördüm. Ben de bu vesile yazıyı tekrar okumuş oldum. Evet burayı baya ihmal ettim instagramın etkileşim hızına kapılarak :)
Sil